GENEL

Vergide Adalet! Ama Nasıl?

Neden Vergi Adaleti?

Adalet, mülkün temelidir. Adaletin aksadığı yerde, Devlet aksar, Devletin temelleri oyulur. Her alanda olduğu gibi vergilemede de adalet ilkesinin hayata geçirilmesi bireylerin en büyük beklentisidir. 

TÜİK tarafından açıklanan Gelir Dağılımı verilerine göre zaten bozuk olan gelir dağılımı iyice bozulmuştur. En yüksek gelire sahip grubun toplam gelirden aldığı pay yükselirken, en düşük gelire sahip grubun aldığı pay düşmüştür. En yüksek gelirli %10’luk kesim ile en düşük gelirli %10 kesim arasındaki gelir farkı 15 kata çıkmıştır. Daha 2014 yılında 12,6 kat idi. Toplumda gelir dağılımı adaletsizliği toplumsal barışı ve huzuru tehdit eder noktaya gelmiştir. Bir tarafta tüketemeyecekleri varsıllığa sahip olanlar diğer taraftan açlık sınırının altında gelirle ay sonunu getirmeye çalışan, hayatta kalma mücadelesi veren bir kesim vardır.

İşte böyle bir ortamda vergi adaletinin önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü, vergide adaleti sağlamadan gelir dağılımında adaleti sağlayamazsınız. Vergilemeyi gelir dağılımı düzeltme aracı olarak kullanmadan gelir dağılımı açısından ortaya çıkan uçurumu kapatamazsınız. Ama Türkiye’de vergi sistemi gelir dağılımı düzeltici olarak değil, aksine bozucu olarak uygulanıyor. Unutmamak gerekir ki; küçük bir azınlığın mutluluğu Küçük bir azınlığın mutluluğu, büyük bir çoğunluğun yoksulluğu pahasına sürdürülemez.

Vergi Adaleti Nedir?

Kelimelerle konuşur, kavramlarla düşünür ve anlaşırız. Dolayısıyla vergi adaleti dediğimizde, konunun taraflarının aynı şeyi anlaması önemlidir. O nedenle öncelikle vergi adaletinin ne olduğuna kısaca değinelim.

Vergilemede adalet kavramı, normatif bir kavramdır. Bunun anlamı, kavramın zamana, mekana, ideolojilere ve kurumlara göre değişmesidir. Vergilemede adalet, tarihsel süreç içinde değişik şekillerde değerlendirilmiş, ancak herkes tarafından kabul edilebilir bir şekilde sınırlarını çizme olanağı hala bulunamamıştır. Bu açıdan, tam bir vergi adaletinden değil; en az adaletsiz vergi rejimlerinden bahsetmek mümkündür.

Vergide adalet denildiğinde karşımıza “yatay adalet” ve “dikey adalet” kavramları çıkmaktadır. Yatay adalet, aynı ödeme gücüne sahip kişilerin aynı vergi yükümlülüğüne tabi olmalarını gerektirmektedir. Dikey adalet ise, daha fazla ödeme gücüne sahip kişilerin, daha az ödeme gücüne sahip olanlardan daha çok vergi ödemeleri gerektiği şeklinde ifade edilmektedir.

Vergilemede adaletin sağlanabilmesi büyük ölçüde, eşit durumdakilerin eşit muameleye tabi tutulmalarına ve verginin ödeme gücü ile orantılı olmasına, gelir ve servetlerin belli bir düzen içinde yeniden dağılımının gerçekleştirilmesine bağlıdır. Peki, bu nasıl sağlanacaktır?

Vergilemede Adalet Nasıl Sağlanır?

Vergilemede adalet nasıl sağlanır? diye sorusuna “Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınsın.” diye cevap verenler çıkacaktır. Bu talep, vergilemede mali güce göre ilkesinin hayata geçirilmesi talebidir. Ama asıl sorun bunun nasıl gerçekleşeceğidir. Çünkü; Mali güce göre vergileme ilkesi Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde şu şekilde yer alır: “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” Yani, vergilemede adalet için talep edilen husus zaten Anayasa’nın amir hükmüdür.

İçinden geçtiğimiz hukuk katliamları da göstermektedir ki; bir ülke Anayasa’ya sahip olmakla, çok güzel kanunlar çıkarmakla hukuk devleti olmuyor. Önemli olan Anayasa ve diğer kanunlarda yazılı kurulları evrensel hukuk kurallarına uygun şekilde hayata geçirmektir. Anayasa’da yazılı bir ifade olarak kalan pek çok husus gibi vergi adaleti ve ödeme gücü ilkesi de sadece Anayasa’da yazılı bir cümleden öteye geçemiyor.

Vergi Adaleti Topyekun Vergi Sistemiyle İlgilidir.

Vergi adaleti, vergi sistemi sorunudur. Ortada yamalı bohçaya dönmüş bir vergi sistemi varsa onu düzeltmek yerine ilkeler ekseninde yeniden inşa etmek gerekir.

Vergi sistemimiz adaletsizdir. Çünkü;

  • OECD ülkelerinin toplam vergi gelirlerinin kaynağının %65’i dolaysız %35’i dolaylı vergilerden oluşuyorken, Türkiye’de dolaylı vergilerin oranı %65-70 bandında seyrediyor. Elde ettiği tüm geliri harcamak zorunda olan dar gelirlilerin üzerindeki şahsi vergi yükü dayanılmaz boyuta ulaşıyor. O nedenle, Türkiye’de genel vergi yükünün OECD ve AB ülkelerine göre düşük olduğu teziyle karşımıza çıkmayın. Sonra TÜİK’in hissedilen ve ölçülen enflasyon açıklamasında olduğu gibi, bizim yıllar önce dile getirdiğimiz hissedilen ve ölçülen vergi yükü konusunu tartışmak durumunda kalırız. Eğer davul derisine değil; alın derisine sahipseniz utanır ve kızarırsınız sonra.
  • Toplam gelirler içinde küçük bir yüzdeye sahip olan dolaysız vergiler de kendi içinde adaletsizdir. Vergilemede adalet ilkesini tesis için uygulanması gereken; emek gelirlerinin daha düşük oranda sermaye gelirlerinin daha yüksek oranda vergilenmesi şeklindeki ayırma prensibi Türkiye’de tam tersi yönde işliyor. Sermaye gelirlerine istisnalar getirilirken, istisna süreleri sürekli uzatılırken emeğin alın teri üzerinden vergi daha eline geçmeden alınmaktadır. Borsa gelirinden, KKM gelirinden vergi alınmamaktadır Pek çok sermaye kazancından vergi ya yoktur ya da sabit düşük oranlı vergileme söz konusudur. Kripto piyasasını yıllardır uzaktan seyreden vergi idaresi bu piyasadan elde edilen gelirleri yıllardır vergilemiyor. Böylece aslında vergilendirilebilecek bir alan vergi dışı kalıyor. Asgari ücretin biraz üzerinde gelir edenler daha yılın yarısı gelmeden üst dilime geçmektedirler. Vergi tarife dilimleri, %5’lik kesirler alınmaz denilerek kırpılmakta ve dar gelirlinin ücretlerine gizli vergi zammı yapılmaktadır.
  • Özel tüketim vergisi adı altında, vatandaşın tıraş köpüğünden, doğalgazından, tüpünden vergi alıyorlar. Bir cep telefonu Devlete almadan kendinize bir telefon alamıyorsunuz. ÖTV, TRT Bandrol Ücreti, Kültür Bakanlığı Payı, KDV gibi verginin vergisinin vergisinin vergisinin alındığı akılla izanla bağdaşmayan bir vergi sistemi inşa ediyorsunuz.
  • Kümesteki kazlar üzerinde tüy bırakmayan bir sistem adil olamaz. Uçan, gezen, kaçan kazları yakalayamayan sistemde vergi yükü adil paylaşılamaz. Türk vergi sisteminde vergiler dar bir kesimin üzerinde kalmaktadır. Bu nedenle genel vergi yükü pek çok ülkeye göre düşük gibi gözükse de toplumun belli bir kesimi ağır vergi yükü altında ezilmektedir. Bu nedenle yapılması gereken vergiye sürekli tabana yaymak yerine vergi tabanını genişletmektir. Vergiyi sadece kümesteki kazlardan almayı bir kenara bırakıp vergi tabanını genişletin. Daha önce vergi vermeyenleri de kümese sokun.
  • Neredeyse her iki yılda bir çıkan vergi aflarıyla vergi adaleti olmaz. Tabirimi maruz görün ama vergi aflarıyla vergi sistemi laçkalaştı. Dürüst olmanın cezalandırıldığı, vergisini düzenli ödeyenin enayi görüldüğü bir sistem ortaya çıktı.

Sitemim var…

Olmaz. Bu sistemde adalet olmaz. Öyle bir vergi sistemi kurgusu var ki, bu sistemle vergi adaleti kavramı yan yana gelemez. Deve misali bu sistemin doğru yanı kalmamış. Bu nedenle, Türkiye’de vergi sisteminin gelir dağılımı adaletsizliğini de giderecek şekilde vergi adaletini sağlayacak hale getirilmesi öyle küçük rötuşlarla olacak bir şey değil. Sistemi topyekun yeniden kurgulamak gerek. Umutsuz muyum? Hayır. Umudun bittiği yerde hayat biter. Ama beklentim çok düşük.

Demokrasinin gelişimiyle iktidarın vergileme hakkının kısıtlanması arasında doğrudan bir ilişki vardır. Pek çoğunuza biraz ağır gelecek biliyorum. Ama, adaletsiz vergiye karşı ses çıkaramayan, uygun tepki gösteremeyen ve vergilerin oy davranışını etkilemediği bir toplumun vergide adalet bekleme hakkı yoktur. Tek bir sivil toplum örgütünün özveriyle mücadelesi yetmez, bu mücadeleye toplumsal destek gerekir. Vergi artışına karşı Fransız çiftçisinin gösterdiği tepkiyi beklemiyoruz. Henüz ne vatandaşlarımız ne de yöneticilerimiz o demokratik olgunluktadır. Ama en azından şu 25 kuruşluk alışveriş poşetine gösterdiğimiz tepkiyi cebimizi talan eden vergilere gösterebilsek böyle olur muydu?

Meclisin bütçe hakkı çöpe atılıp bir vergiyi bir gecede sıfıra kadar indirip %640’a kadar artırma yetkisinin yürütmeye verildiği ortamda, vergileme alanında kontrolsüz bir güç söz konusudur. Kontrolsüz, sınırsız ve sorumsuz gücün sonucuna katlanmak da bizlere düşüyor. 

30.01.2024

Dr. Ozan BİNGÖL

Vergi Uzmanı

NOT: Tüm hakları yazarına aittir. Yazar adı ve vergiyedair.com sitesindeki aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir. Aynen yayımlanması durumunda vergiyedair.com sitesinden alındığı belirtilerek yazının aktif linkine yer verilmesi gerekir. Bu yazıda yer alan veri ve hesaplamalar kaynak gösterilmeden kullanılamaz. 

BU YAZIYI PAYLAŞABİLİRSİNİZ.

Kategoriler:GENEL

Yorum bırakın