Orta Vadeli Planlar Politika Dokümanı Olma Niteliğini Yitirdiler.
Orta Vadeli Program (OVP), makro politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri, gelecek üç yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminlerini, bütçe dengesi ve borçlanma durumu ile kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içeren temel politika dokümanıdır ya da öyle olması beklenir. Ancak, son yıllarda hazırlanan orta vadeli programlarda yer alan öngörü, tahmin, öncelik ve hedeflerin 3-5 ay, en çok bir yıl sonra anlamsız hale gelmesi OVP’leri usulen hazırlanan değersiz birer belgeye dönüştürdü.
Her OVP’de Tekrarlanan OVP Hedefleri Bir Türlü Hayata Geçemiyor. Sözde kalıyor.
Rasyonel politikalara dönme dışında başka yol kalmadığını söyleyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de etkisiyle 2024-2026 OVP‘ye ayrı önem atfedenlerin arttığı görülmektedir. Oysa, son birkaç OVP’yi yan yana koyarak OVP’de yer alan hedef, politika ve öncelikleri karşılaştıran birisi pek çok paragrafın kopyala yapıştır yöntemiyle her OVP’de tekrarlandığı fakat hayata geçirilmediğini kolayca görecektir.
OVP’de Yer Alan Merkezi Yönetim Bütçe Verilerine Yakından Bakalım
OVP 2024-2026’da yer alan Merkezi Yönetim Bütçesine ilişkin gerçekleşme tahmini ve program verileri önümüzdeki döneme ilişkin maliyi politikalarına ilişkin önemli ipuçları veriyor.
Tablo 1: OVP 2024-2026 Merkezi Yönetim Bütçesi

Bütçedeki Delik Büyük Diyeceğim Ama Ortada Bütçe Kalmamış…
Yukarıdaki tabloya göre yıllara göre bütçe açıkları;
- 2023 yılı; 1 trilyon 633 milyar lira,
- 2024 yılı; 2 trilyon 651 milyar lira,
- 2025 yılı; 1 trilyon 824 milyar lira,
- 2026 yılı; 1 trilyon 827 milyar lira,
olmak üzere sadece dört yılın bütçe açığı 7 trilyon 936 milyar lira olmaktadır.
15 Ağustos tarihinde kaleme aldığım “Dibi delik havuz taşıma suyla dolmaz.” yazımızda 2023 yılı bütçe açığının bir trilyonun üzerinde olacağını öngörmüştük. Nitekim, OVP’ye göre 2023 yılı bütçe açığı gerçekleşme tahmini 1,6 trilyon liradır. Biz havuzun dibinin delik olduğunu söylemiştik. Konuya çok iyimser yaklaşmışız, havuzun dibi delik değil; ortada havuz (bütçe) kalmamış. Çünkü, 2023 yılında faiz dışı bütçe açığı 986 milyar lira, 2024 yılında 1 trilyon 397 milyar lira olarak öngörülüyor. Bütçenin faiz giderini bile ödemek için bile borçlanacağız ve faiz giderleri kar topu gibi büyüyecek.
Faizde Söylem Başka Eylem ve Sonuçlar Bambaşka…
İki yılda gıdım gıdım indirilen faizler, üç ayda uçuşa geçti.
Seçim öncesinde faize savaş açılmış şekilde bir söylem söz konusuydu. Faiz tek haneye inecek dendi. Ancak tek haneye inen tek faiz TCMB politika faizi oldu. Ancak iki yılda %19’dan %8,5’a indirilen TCMB politika faizi üç ayda %25’in üzerine çıkıverdi.
Şekil 1: TCMB Politika Faiz Oranları

2022 Yılında Yüz Liralık Verginin 13 Lira 21 Kuruşu Faize Giderken 2026 Yılında 20 lira 22 Kuruşu Faize Gidecek.
Aşağıdaki grafik, “Faize karşıyız.” söylemiyle politika uygulamaları arasındaki keskin tutarsızlığı ortaya koymaktadır.
Faizi karşıyız denilen dönemde Merkezi Yönetim Bütçesinden yapılan faiz giderlerinin astronomik tutarlara çıkması 2026 yılında 2 trilyon 294 milyar liraya ulaşması kabul edilebilir bir durum değildir. Eskilerin “Ben ne söylerim, tamburam ne çalar?” (Men çe guyem, tamburem çe zened?) deyiminin tam karşılığı söz konusu sanki.

Bütçe üzerine binen astronomik faiz yükünün doğal bir yansıması olarak 2022 yılında her yüz lira verginin 13 lira 22 kuruşu faize giderken artık;
- 2023 yılında her yüz lira vergimizin 15 lira 13 kuruşu;
- 2024 yılında her yüz lira vergimizin 16 lira 93 kuruşu;
- 2025 yılında her yüz lira vergimizin 19 lirası;
- 2026 yılında her yüz lira vergimizin 20 lira 22 kuruşu
faize gidecek. Alın terimizden alınan vergiler oluk oluk faize aktarılacak. Faiz ödemelerinin bütçeden aldığı pay artarken, yatırımların aldığı pay düşecek.
Acı Reçete Yine Sabit Gelirliye, Bordro Mahkumuna Kesilecek…
16 Mayıs 2023 tarihinde yazdığım blog yazısında; “Nur Topu Gibi Yeni Vergilere ve Acı Reçeteye Hazır mısınız?” diye sormuştum. Arda arda vergiler geliyor. Önümüzdeki dönemde gelmeye devam edecek.
Bu arada bütçe açığı ile birlikte bozulan mali disiplini sağlamak için vergi kalemleri yanında kamu harcamaları alanında da acı reçetelerin de gündeme geleceğini unutmamak gerekir. Bu alanda muhtemel tartışma konularına sadece başlık bazında dikkat çekmekle iktifa edeceğim:
- Emekli ikramiyelerinin taksitle ödenmesi,
- EYT işlemlerinin biraz ağırdan alınması,
- İşsizlik fonunun daha yoğun kullanımı,
- Dar gelirlinin mutfak enflasyonunun düşük gösterilmesi suretiyle memur maaş artışlarının reel olarak kırpılması,
- Kamuya personel alımında düşüş,
- İşsizlik ödemelerinde gecikmeler,
- Çalışanların zorunlu tasarrufta bulunmalarına yönelik düzenlemeler,
- Sağlık başta olmak üzere, kamusal hizmetlerin alımında vatandaştan daha fazla katılım bedeli talep edilmesi,
- Kalan son kamu lojmanlarının satışı,
- Lojman kiralarının artırılması,
- Milli emlağın envanterinde kalan son kupon arsaların haraç mezat satışı,
- Memurların servis imkanlarında daralma,
- Memurlara yemek yardımı tutarında kısıntı,
- …
Önümüzdeki dönemde IMF reçetelerini aratmayan uygulamalarla karşılaşırsanız şaşırmayın. Malların fiyatlarını düşürmek için halkın alım gücünü düşürme gibi kolay bir yola girileceği gözüküyor. Ücretlere yapılacak zamlarda “hedef enflasyonun esas alınması” uygulaması karşımıza çıkacaktır. Dar gelirlinin enflasyona ezdirilmediği nakaratları kürsülerde seslendirilirken enflasyon dar gelirliyi pestil gibi ezip geçecektir.
Kısaca önümüzdeki yıllar, özellikle de yerel seçimden sonra başlayıp yeni seçimlerden öncesi altı aya kadar olan dönem çok zor geçecek. Hazır olun diyemiyorum. Çünkü, insan böyle bir şeye nasıl hazır olur ben bilmiyorum. Yönetenler, “Biraz sabır.” demişler. Ben de “Allah dayanma gücü versin.” diyeyim.
Ancak, acı reçetenin toplumun tüm kesimleri tarafından içilmesi gerektiğini vurgulayarak önerilerimi sıralamaktan da geri kalmayacağım. Yukarıda sıraladığımız acı reçete ve ilaçlar daha çok ve yine alt gelir gruplarını ilgilendiriyor. Bizim önerimiz ise, acı reçetenin yukarıdan aşağı doğru azalarak uygulanması. Bu kapsamda bazı önerilerimiz:
- Halkın parası ile taşıt saltanatına son verilsin,
- Kamuya sınavsız girme kapısı haline gelen ve kamuda istihdamı haksız kullanımına yol açan istisnai kadro ve atama uygulamalarına son verilsin,
- Kamudaki israfa el atılsın,
- Kamunun bina ve tefrişat hastalığı bitirilsin,
- Kamuda tasarruf olmadan vatandaşın sırtındaki vergi yükünün azalmayacağı anlaşılsın,
- Gereksiz kamu kurum ve kuruluşları ayıklansın,
- Turistik geziye dönüşen kamu görevlilerinin yurtdışı gezilerine son verilsin,
- KİT’lerdeki israf önlensin,
- Arpalıklara el atılsın,
- KİT yönetim ve denetim kurulu üye sayısı azaltılsın, bu görevleri yürütülen kamu görevlilerinin aldığı ücretler belli süre askıya alınsın ve Hazineye aktarılsın,
- Gece kulübü gibi aydınlatılan, leon ışıklandırma yapılan kamu binalarına bir çeki düzen verilsin,
- Belediye konserlerine son verilsin,
- Kamu kaynaklarının yandaş medya, dernek ve vakıflara aktarılmasına son verilsin,
- Kamu ihale mevzuatının tarafsız ve en etkin şekilde işler hale getirilmesi sağlansın,
- TRT’ye aktarılan Bandrol Ücretleri ve Elektrikten alınan TRT payı gibi unsurların bir kısmı genel bütçeye aktarılsın, TRT tasarrufa gitsin, asli görevi olan kamu yayıncılığı ve doğru habercilik yapsın,
- Temsil ağırlama adı altında yapılan harcamalar mercek altına alınsın,
- Yıllık 10 milyar lira seviyesine ulaşan baskı ve cilt giderlerine son verilsin,
- Kullanmadığımız halde ödeme yaptığımız köprü geçiş ücretleri ve benzeri alanlarla ilgili olarak, yaşanan olağanüstü ekonomik durum nedeniyle, masaya oturulup karşılıklı fedakarlık yapılması istenilsin,
- Özetle, Devleti OBEZ hale getiren, Devlet üzerinden birilerinin beslenmesi düzenine son verilsin
- Vergiyi tabana yaymak yerine vergi tabanı genişletilsin.
- …
Halkı acı reçeteye ikna etmenin en etkili yolu acı ilacı önce yöneticilerin içmesidir. Afiyet olsun!
07.09.2023
Vergi Uzmanı
Kategoriler:BÜTÇE




