Türk vergi sisteminde vergiler dar bir kesimin üzerinde kalmaktadır. Bu nedenle genel vergi yükü pek çok ülkeye göre düşük gibi gözükse de toplumun belli bir kesimi ağır vergi yükü altında ezilmektedir. Bu nedenle yapılması gereken vergiye sürekli tabana yaymak yerine vergi tabanını genişletmektir.
Önümüzdeki dönem bütçe açıkları artarak devam edecektir. Temmuz ayındaki vergi zamları ve ek bütçede yer alan 1 trilyon liranın üzerindeki vergi artışı yetmeyecektir. Bu nedenle, gelecek aylar vergi artışlarına gebe. Bu öngörüden hareketle biz uyarımızı yapmak istiyoruz: Vergiyi sadece kümesteki kazlardan almayı bir kenara bırakıp vergi tabanını genişletin. Daha önce vergi vermeyenleri de kümese sokun.
Vergi tabanını genişletmek; vergi ödeyen mükellef sayısını artırmak, mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu sağlamak, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak ve daha önce vergi dışı kalan alanları vergilendirme kapsamına almak anlamına geliyor. Ekonomik ve sosyal rasyonalitesi kalmamış indirim, istisna ve muafiyetlere son vermeyi gerektiriyor. Daha basit anlatımla, vergi gelirlerini artırırken vergi yüküne daha fazla mükellefin daha adil, mali güce göre ödeme ilkesi kapsamında katkı vermesi demektir.
Vergiyi tabana yaymak mı, veri tabanını genişletmek mi?
Öncelikle, şu düzeltmeyi yapma gereği hissettim bir kez daha. “Vergiyi tabana yaymak” ifadesi siyasetçiler tarafından sıkça kullanılmakla birlikte teknik ve pratik açıdan hatalıdır. Çünkü “Türkiye’de vergi zaten tabandadır”. Dolaylı vergilerin toplam vergiler içinde %65’ler seviyesinde olması, dolaysız vergilerin de kendi içinde adaletsiz niteliğinin bir yansıması olarak düşük gelir grupları üzerinde yüksek vergi yükü söz konusudur. Türkiye özelinde vergi adaleti açısından yapılması gereken, vergi tabanının genişletilmesidir. Verginin dar bir kesim tarafından değil, toplumun tüm kesimleri tarafından paylaşılması gerekir. Anayasanın amir hükmü olan “mali güce göre vergileme” ilkesi hayata geçirilmelidir. Çok kazanandan çok, az kazanandan az alınmasıdır. Emekten, alın terinden yana bir vergi politikasının güdülmesi yönünde vergi zihniyetine sahip olunmasıdır.
Yukarıda belirttiğimiz nedenlerle; teknik olarak vergiyi tabana yaymaktan değil, vergi tabanını genişletmekten söz etmek gerekir. Vergi tabanını genişletmek suretiyle;
- Daha önce vergilendirilmeyen alanların vergilendirilmesi sağlanır.
- Ekonomik ve sosyal gerekçesi kalmayan vergi indirim, istisna, muafiyetleri kaldırılır. Böylece toplumun daha geniş bir kesiminin vergi yükünün altına elini koyması söz konusu olur.
- Kayıt dışılık ile etkin mücadele edilir. Daha önce kayıt dışı olduğu için vergi vermeyenler vergilenir hale gelir.
Böylece genişleyen vergi tabanı nedeniyle verginin dar bir kesim üzerinde kalmasının önüne geçilir, vergi yükünün belli kesimler üzerinde yoğunlaşması engellenir ve vergi adaleti yönünde önemli bir adım atılmış olur.
Vergi sadece kümesteki kazlardan alınmaz; gezen, uçan, kaçan kazlardan da alınır. Kümesteki kazlar tüysüz kalıncaya kadar yolunmaz, her kaz tüyüyle orantılı katkıda bulunur.
Mevcut durumda;
- Borsa’da milyonlar, hatta milyarlar kazansanız bile bir kuruş vergi ödemiyorsunuz. Çünkü, BİST’de işlem gören; Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 67. maddesi kapsamında, pay senetleri alım satım kazançları yönünden stopaj oranı %0 olarak belirlenmiştir. Stopaja tabi bir gelir var görünüşte ama stopaj oranı sıfır olarak belirlendiği için vergisiz, beyansız, kemiksiz, kılçıksız kazanç söz konusu.
- Kur korumalı mevduat nedeniyle elde edilen kazançtan vergi alınmıyor. KKM için sağlanan vergi avantajı en son 31.12.2023 sonuna kadar uzatıldı. Bu uzatmanın birkaç gün sonrasında harçlar %50 artırıldı, KDV oranları yükseltildi. Ne yaman çelişki değil mi?
- Normal vatandaş eski bir otomobili için, nakliyeci kamyoneti için ek MTV yükü altına sokulurken, 10-15 milyon liralık lüks otomobillere vergisiz binenler var. Yani tekerlekli vergi dairesine vergisiz binenler kümese sokulmalı.
- Asgari ücretin üzerinde bir maaş alan çalışan artan oranlı vergi tarifesine tabi iken, kamuda çalışıp yönetim ve denetim kurulu üyeliği ile birden fazla yerden maaş alanlar bu maaştan kaynaklı vergileri de ilgili kuruluşlara ödetiyorlar. Kamuda yönetim denetim kurulu saltanatına son verilmelidir.
- Çalışanın asgari ücretin biraz üzerindeki maaşı yılın ortasında üst dilime girerken; Devlet tahvili ve Hazine Bonosu Faiz (itfa+kupon) gelirleriyle alım satım kazancı için 22.12.2021 – 31.12.2023 (bu tarih dahil) tarihleri arasında iktisap edilen Devlet Tahvili ve Hazine Bonosu %0 oranında stopaja tabidir. Altına dayalı devlet tahvilleri ise tüm yatırımcılar için %0 oranında stopaja tabidir. Stopaj nihai vergidir. Beyan edilmez. Yani bir kuruş vergi ödenmez. Beyanname ile uğraşılmaz. İşsizlik maaşından bile damga vergisi kesen vergi sisteminin, devlet tahvili ve hazine bonosundan elde edilen milyonlarca faizden bir kuruş vergi almamasının yorumunu size bırakıyorum.
- Mevduat üzerinden milyonlarca faiz geliri de elde etseniz artan oranlı vergilenmezsiniz. Ama çalışansanız, adil bir şekilde güncellenmeyen vergi tarife dilimleri hemen devreye girer.
- Kripto piyasasını yıllardır uzaktan seyreden vergi idaresi bu piyasadan elde edilen gelirleri yıllardır vergilemiyor. Böylece aslında vergilendirilebilecek bir alan vergi dışı kalıyor.
- Vergisini düzenli ödeyenler piyasada rekabet eşitsizliğine maruz kalırken; kayıt dışı çalışanlar vergi kaçıranlar neredeyse her yıl çıkan vergi aflarıyla rahat rahat vergi kaçırmaya devam ediyorlar. Matrah/vergi artırımı yaptırıp incelenmeme garantisine kavuşuyorlar. O da yetmiyor, stok artırımı yapıp sonraki yıllardaki vergi yüklerini de azaltacak şekilde pozisyon alabiliyorlar. Vergi idaresiyle uğraşmayayım deyip matrah/vergi artırımı yapan dürüst mükellef bu aşamada da daha yüksek vergi yükü altında kalıyor.
Sermayeyi vergilemeyen veya düşük ve sabit oranlı vergileyen zihniyet; vergi tabanını genişletmek yerine vergiyi sürekli olarak tabana yayıyor, yani dar gelirlinin üzerine yığıyor. KDV oran artışı bunun en bariz kanıtıdır. Ücret artışı yapılırken, tarife güncellemesine gidilmemesi çalışana gizli vergi zammıdır. Çalışanın yemek istisna tutarının artırılmaması aynı zihniyetin yansımasıdır.
Son söz olarak; Vergi politiktir, vergileme ideolojiktir. Vergi politikaları iktidarın zihniyetinin ve gerçekte kimden yana olduğunun açık bir dışavurumudur.
Türkiye’de artık verginin tavana, gelirin tabana yayılma zamanı gelmiştir. Çünkü, Küçük bir azınlığın mutluluğu, büyük bir çoğunluğun yoksulluğu pahasına sürdürülemez ve sürdürülmemeli. Tüm vatandaşların insan onuruna yaraşır yaşam hakkına sahip olması ülkeyi yönetenlerin en önemli amacı olmalıdır.
05.08.2023
Vergi Uzmanı
NOT: Tüm hakları yazarına aittir. Yazar adı ve vergiyedair.com sitesindeki aktif linki belirtilerek alıntı yapılabilir. Aynen yayımlanması durumunda vergiyedair.com sitesinden alındığı belirtilerek yazının aktif linkine yer verilmesi gerekir. Bu yazıda yer alan veri ve hesaplamalar kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Kategoriler:GENEL





1 reply »