GENEL

MANDAYA SÖĞÜT DALINA YUVA YAPTIRAN VERGİ SİSTEMİ

Vergiye direnç bu toprakların ezelden beri kaderinde vardır. Ancak bu direnç kimi zaman ayaklanma, kimi zaman direnme, kimi zaman destanlar, kimi zaman da türküler şeklinde tezahür etmiştir.

Hatta 1980’li yıllara kadar çok sayıda türkü yazılmıştır yüksek vergilere, keyfi vergilemeye ve vergi adaletsizliğine dair.

Bu Türkünün Hikayesinin Vergiye Dayandığını Bileniniz Var mıydı?

manda yuva yapmış sögüt dalına vergi direnç veriyedairÇoğu kez dinleyenlere göbek attıran bir Türkümüz “Manda Yapmış Sögüt Dalına”. Peki hikayesi nedir?

Vergiye direnç, genel olarak vergileme yetkisinin kötüye kullanılmasından ileri gelmektedir. Bu kötüye kullanım temsilsiz, sınırsız ve keyfi vergileme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Vergileme yetkisinin kötüye kullanımı ve halkın mağduriyeti (reaya), vergilemenin meşruluğunu zedelemekte, psikolojik baskısını daha fazla hissettirmekte ve vergiye karşı direnişi de güçlendirmektedir. Özellikle iltizam usulünün yaygın olduğu dönemlerde bu iltizamları (ihale ile alınmış olan vergi toplanacak sınırlar) işleten mültezimler o yöre halkına; gayet acımasız, şahsi menfaatleri için her şeyi yapabilecek ve devletin nüfuzunu bile gölgede bırakacak birer derebeyleri gibi davranırlardı. İşte o dönemlerden bugüne kadar çok dinlediğimiz ama bu açıdan hiç bakmadığımız bir halk türküsüne yani bir vergi isyanına birlikte göz atalım;

“Manda yuva yapmış söğüt dalına…”

Osmanlı zamanında, Kastamonu’nun Tosya bölgesinde halktan vergi toplayan zalim mi zalim bir Bey (mültezim) varmış. Vergi yükü ve Beyin (mültezimin) keyfi vergi uygulamaları arttıkça halk korkudan direniş gösteremese bile türkü ve şiirler ile bu mutsuzluklarını dile getirirlermiş. Özellikle hiciv alanında üstün olan âşıklardan birisi bir gün işte bu türküyü yakmış vergiye karşı isyanı barındıran ve Beyi de yeren hatta dalga geçen ifadelerle.

İşte bu türküyü besteleyen aşık, bir gün Beyin bir eğlencesine davetli olduğu (eğlenceyi yönetmek için) gecede kendisine diğer misafirler için hazırlanan yemeklerin verilmemesi ve sadece “tirit” diye bilinen ve et suyuna ekmek doğranmasıyla oluşan yemeğin sunulmasıyla birlikte öfkesi daha da artar ve bestelediği türküyü Beye söylemeye başlar.

“Manda yuva yapmış söğüt dalına, aman aman,
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü? Amanın yandım”

Aslında manda dalları yere kadar eğilen bir söğüt dalının altında güneşten o zayıf derisini korumak için gizlenmiştir. Ancak uzaktan bakıldığında sanki söğüt dalına yuva yapmış bir manda belirmektedir. Manda o dönemde köylünün tek geçim kaynağı ve aynı zamanda toprak işlemedeki en önemli aracıdır. Neredeyse her manda yavrusunu vergi adı altında toplayan Beye hiciv ile bu iki mısrayı söyleyerek giriş yapmıştır aşık.

“Sabahınan erken çifte giderken, aman aman,
Öküzüm torbadan düştü gördün mü? Amanın yandım”

Yine toprak işlemede sıkça kullanılan öküz aynı zamanda Bey için de iyi bir gelir kalemidir. Torba ise öküzün boynuna bağlanan ve karnını doyurması için yemi bulunan, yemi yediğinde ancak çalışabilen bir gereçtir. Ancak aşık burada kendisine diğer misafirlerden farklı olarak sunulan yemeği görünce ikinci olarak bu mısrayı söyler. Çünkü öküz, bey için nasıl vergi demek ise; aşıkta o eğlence için en önemli başroldür ve açlığını bir nevi dile getirir.

“Sabah ezanını okurken, aman aman,
Müezzin minareden uçtu gördün mü? Amanın yandım”

Aşık bu kıtada da, vergi ile kendilerini her gün ezen Beyden yana tavır koyan din adamlarını eleştirerek, uçmayı bir nevi dalga geçerek söylemiştir. Yani dinimizin bir gereği olan mazlumdan yana olması gereken dinin temsilcileri de Beyden yana tavır koyunca onlara da böylece dalga geçmek kaydıyla bir göndermede bulunmuştur.

“Amanın amanın amanın yandım
Tiridine tiridine bandım
Bedava mı sandın para verip aldım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedava mı sandın para verip aldım

Aşık kendisini devamlı suretle eleştirdiği için Bey tarafından o gece ezilmiş, hor görülmüş ve bir nevi cezalandırılmıştır. Türkünün nakaratı da bunu anlatmaktadır. Misafirlerden ayrı olarak tirit yemeği verilen aşık bu durumun bir bedel karşılığında olduğunu ve bu duruma sebep olanın Beyin vergi zulmüne karşı devamlı ses çıkartması, karşı gelmesi, sessiz kalmamasından ileri geldiğini belirtmektedir. Nakarat kısmındaki para da işte bu bedeldir.

Yıllar boyu ağır, haksız, keyfi vergilere karşı bir şekli ile tepki vermiş bir halk olarak daha nice türkülerimiz olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Bu örnek yıllarca dinlediğimiz ama gerçek hikayesini belki de bilmediğimiz türkülerden sadece biri idi.

İçinde bulunduğumuz şu dönemde, otomobilde radyo var diye TRT payı alan, tırnak makasından törpüye ÖTV koyan, vatandaşın suyundan KDV alan, ölümden bile vergi toplayan bu sistemde türkü bile yakamıyor olmak nereden nereye geldiğimizi de açıkça belirtmektedir.

Mandaya söğüt dalında yuva yaptıran vergi düzeni sana bana neler yapmaz derken Hasan Hüseyin Korkmazgil Üstadın dizeleri aklımda beliriverdi;

“manda yuva yapmış söğüt dalına
yapar mı yapar,
yavrusunu sinek kapmış
kapar mı kapar,
bu bıçak böylesine kahpe ellerde
bu boyun kıldan ince
hepsi bu kadar…”

30.05.2020

Dr. Ozan BİNGÖL

Başkent Üniversitesi Öğr. Gör.

ozan bingöl qrcode

NOT: Tüm hakları yazarına aittir. Yazar adı ve vergiyedair.com sitesindeki aktif linki belirtilerek kısmi alıntı yapılabilir. Yazardan izin alınmaksızın aynen yayımlanamaz veya farklı şekillerde kullanılamaz.  Aksi davranışlar için gerekli hukuki süreç başlatılır.

1 reply »

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s